Nükleer enerji sektörü, son yıllarda enerji arz güvenliği ve iklim hedefleri doğrultusunda önemli gelişmelere sahne olurken, 2024'te küresel gündemdeki konumunu güçlendirdi.
Geçen yıl Dubai'de düzenlenen COP28'de, 20'den fazla ülkenin 2050'ye kadar küresel nükleer enerji kapasitesini 3 katına çıkarma taahhüdünde bulunmasının ardından nükleer enerji bu yıl küresel gündemin odağında yer aldı. Enerji arz güvenliği ve iklim hedeflerine ilişkin endişeler, ülkelerin nükleer enerjiye yönelik yaklaşımındaki değişimin itici gücü oldu.
Brüksel'de martta ilk kez düzenlenen Nükleer Enerji Zirvesi'nde, 30'un üzerinde ülke mevcut reaktörlerin ömrünün uzatılması, finansman koşullarının sağlanması, yeni projelerin ve küçük modüler reaktörlerin (SMR) kurulmasında birlikte çalışmak üzere anlaştı.
Bu yıl Bakü'de düzenlenen COP29'da, Türkiye'nin de aralarında bulunduğu 6 ülkenin katılmasıyla nükleer enerji kapasitesini 3 katına çıkarmayı hedefleyen ülke sayısı 31'e yükseldi. ABD ise mevcut nükleer kapasitesini en az 3 katına çıkarma hedefi doğrultusunda 2050'ye kadar 200 gigavat kapasite artırımı planını açıkladı.
Bu dönemin en önemli gelişmelerinden biri de uluslararası finans dünyasının nükleer enerjiye ilgisinin yeniden canlanması oldu. Eylül ayında New York İklim Haftası'nda, 14 büyük finans kuruluşu 2050'ye kadar nükleer enerji kapasitesini 3 katına çıkarma taahhüdünü destekleme kararı aldı.
Yapay zeka ve veri merkezi kaynaklı artan enerji talebi nedeniyle Meta, Microsoft, Google ve Amazon gibi teknoloji devlerinin nükleer enerji yatırımlarına yönelmesi de bu dönemin dikkat çekici gelişmeleri arasında yer aldı.
'Yenilikçi teknolojiler nükleer enerji tercihinde önemli etken'
Nükleer Sanayi Derneği (NSD) Başkanı Alikaan Çiftçi, enerji güvenliği, iklim değişikliğiyle mücadele ve bunlara bağlı olarak kesintisiz ve temiz enerji kaynaklarına duyulan ihtiyacın, dünyanın bu kriterleri tek başına karşılayan tek enerji türü olan nükleere yönelmesine neden olduğunu söyledi.
Çiftçi, bu noktada, temiz enerji kaynakları arasında yer alan nükleer enerjinin taksonomiye dahil edilmesinin ülkelerin 'karbon sıfır' hedeflerine ulaşabilmesi için önemine dikkati çekti.
Nükleer enerjinin teknolojik ilerlemenin de önemli bir basamağı olduğunu vurgulayan Çiftçi, "Tıp, tarım, uzay araştırmaları gibi sayısız alanda fayda sağlayan nükleer teknolojiler, bir ülkenin gelişmiş ülke olarak sayılabilmesinde de önemli rol oynuyor. Neredeyse tüm bilim dallarını ilgilendiren bu nükleer teknolojiler aynı zamanda bir ülkeye üst standartlarda çalışma kültürünü de getiriyor." diye konuştu.
Çiftçi, SMR gibi teknolojilerin maliyet ve süre açısından sunduğu çözümler nedeniyle enerji altyapısını hızla modernize etmek isteyen ülkeler için cazip hale geldiğini belirterek, "Yenilikçi teknolojiler de dünyanın nükleer enerjiye yönelmesine katkıda bulunuyor." ifadesini kullandı.
Son dönemin dikkat çeken konuları arasında yer alan veri merkezlerinin artan enerji talebinin de nükleer enerji yatırımları için büyük fırsat sunduğunu kaydeden Çiftçi, "Veri merkezleri, kesintisiz enerji ihtiyaçlarını karşılamak için yenilenebilir kaynaklarla birlikte nükleer enerjiyi de değerlendirebilir. Örneğin, ABD'de kurulacak bir SMR projesi kapasitesinin yüzde 20'sini veri merkezlerine tahsis edecek." bilgisini paylaştı.
Çiftçi, ülkelerin 2050'ye kadar küresel nükleer enerji kapasitesini 3 katına çıkarma hedefine ilişkin,"'Bu hedef, yeni santral inşaatları ve yenilikçi teknolojilerle desteklenirse gerçekleştirilebilir. Özellikle SMR teknolojileri büyük ölçekli yatırımlar gerektirmeden kapasite artışı sağlama potansiyeline sahipler." dedi.
Bu hedef için Uluslararası Atom Enerjisi Ajansı'nın öngördüğü yıllık 150 milyar dolarlık yatırım ihtiyacını mevcut ekonomik belirsizlikler ve jeopolitik riskler göz önüne alındığında oldukça iddialı olarak değerlendiren Çiftçi, şöyle devam etti:
"Ancak bu hedef, bölgesel iş birlikleri ve yerel üretim kapasitesinin artırılmasıyla gerçekleştirilebilir. Örneğin, Avrupa Birliği, Rus gazına bağımlılığı azaltmak için 2023'te 25 milyar dolarlık nükleer yatırım planı başlattı. Türkiye gibi ülkeler, nükleer enerji tedarik zincirine dahil olarak bu alandaki maliyetleri azaltabilir."
Çiftçi, yerli üretim kapasitelerinin artırılmasının da yatırım maliyetlerini düşürerek hedeflere ulaşmada önemli bir avantaj sağlayabileceğini dile getirdi.
Türkiye'nin de 2050 küresel hedefine katılarak büyük bir kararlılık ortaya koyduğunu belirterek, "Biz de NSD ve üye firmalar olarak küresel enerji dönüşümüne katkı sağlamak amacıyla önemli bir adım attık. 2050'ye kadar küresel nükleer kapasitenin en az 3 katına çıkarılmasını hedefleyen 'Net Zero Nuclear Industry Pledge'e imza attık. Türk sanayicileri olarak Akkuyu'da kazandığımız inşaat ve ekipman üretimi deneyimimizi dünya pazarlarına taşımaya kararlıyız." dedi.
Çiftçi, Türkiye'nin nükleer enerji hedeflerinin, arz güvenliğinin yanı sıra enerji bağımsızlığı, ekonomik büyüme ve teknoloji transferi açısından stratejik bir dönüşümü ifade ettiğini söyledi.
Türkiye'nin SMR teknolojilerine yönelerek altyapısını daha esnek ve sürdürülebilir hale getirirken, bölgesel enerji çözümleri de üretebileceğini aktaran Çiftçi, "Özellikle, 2024 itibarıyla başlatılan fizibilite çalışmaları, bu teknolojilerin Türkiye enerji planlamasına dahil edilmesi konusunda önemli bir başlangıç oluşturuyor." ifadesini kullandı.
Çiftçi, bu yatırımların teknoloji transferi ve yerli sanayi entegrasyonu yoluyla ekonomik bağımsızlığı destekleyeceğine işaret ederek, "Bu vizyon, Türkiye'yi enerji ithalatına bağımlı bir ülkeden, enerji teknolojileri geliştiren ve uygulayan bölgesel bir güç haline getirme potansiyeli taşıyor." diye konuştu.
Türkiye'nin nükleer enerji vizyonunun ilk somut adımı Akkuyu Nükleer Güç Santrali (NGS) projesinin sanayi dönüşümüne etkisine de değinen Çiftçi, şunları kaydetti:
"Akkuyu NGS projesi biz sanayiciler için de önemli bir kapıyı araladı. Proje için şu an imzalanan ve imzalanma aşamasında toplam 7 milyar dolar tutarında sözleşme bulunuyor. Bu Türkiye'nin yerli sanayisinin nükleer enerji tedarik zincirine entegrasyonu ve teknoloji transferi açısından büyük bir adım. Ayrıca, proje süresince yerli tedarikçilerin artan katılımı, sanayinin nitelikli iş gücü kapasitesini geliştirmekte ve enerji sektörü dışındaki endüstrilere de önemli bir know-how sağlıyor."