Müstakil Sanayici ve İşadamları Derneği (MÜSİAD) tarafından bu yıl 20'nci kez düzenlenen MÜSİAD EXPO bugün başladı. Bir milyar dolarlık iş birliği hedeflenen etkinliğe 24 sektörden 300 firma, 88 farklı ülkeden sanayici, yatırımcı ve girişimci iş insanı bir araya geldi.
MÜSİAD EXPO'da konuşan Cumhurbaşkanı Yardımcısı Cevdet Yılmaz, konuşmasında enerji, iklim değişikliği, çevre ve enflasyona değindi. "Küresel büyüme; artan korumacılık ve yaşlanan dünya nüfusu gibi yapısal sorunların yanı sıra konjonktürel zorluklara direnç gösteriyor." ifadelerini kullanan Yılmaz, "Enflasyonla mücadele politikalarına rağmen, küresel ekonomi, yumuşak inişi başararak 2023 yılında yüzde 3,3 büyüme kaydetmiştir." dedi.
Yılmaz, gelecek yıllarda, küresel büyümenin yüzde 3,2 seviyesinde ılımlı seyretmesi beklendiğini belirtti. Cumhurbaşkanı Yardımcısı Yılmaz, "Temel amacımız enflasyonu kalıcı bir şekilde tek haneli rakamlara düşürmek, fiyat istikrarını sağlamak, istikrarlı ortamda büyütmek ve gelirimizi adaletli bir şekilde dağıtmak." ifadelerini kullandı.
Yılmaz şunları aktardı:
"İhracatımızın yüzde 72'sini oluşturan Avrupa, Orta Doğu ve Kuzey Afrika bölgelerinde ise büyümenin 2025 yılında hızlanması beklenmektedir. Küresel ticaret hacmi, salgın öncesinde büyümenin ana motoruyken, 2023 yılında korumacılık ve jeopolitik gerginlikler nedeniyle yalnızca yüzde 0,8 oranında artışla oldukça düşük bir seviyede gerçekleşmişti.
Ancak, küresel ticaret hacminin 2024 ve 2025'te toparlanarak sırasıyla yüzde 3,1 ve yüzde 3,4 büyümesi öngörülüyor. Küresel finansal koşullardaki sıkı duruş bu yılın ikinci yarısından itibaren yerini gevşemeye bıraktı.
2025 yılı sonuna kadar piyasalar ABD ve Avrupa Merkez Bankalarının faiz indirimlerine devam etmesini öngörmekte. Bu durum, özellikle gelişmekte olan ülkeler açısından olumlu bir zemin oluşturabilir."
Yılmaz, 2024'ün ilk 10 ayında yıllık yüzde 2,9 gerileyen küresel emtia fiyatlarının 2025'te de yüzde 0,9 düşmesi öngörüldüğünü söyledi. Yılmaz, "Enerji fiyatları kaynaklı emtia fiyatları üzerindeki riskler ise aşağı yönlüdür. Özetle, önümüzdeki dönemde küresel büyüme, ticaret ve finansal koşulların ülkemiz için daha destekleyici olması beklenmektedir." dedi.
Yılmaz şunları kaydetti:
"Böyle bir ortamda Türkiye olarak dengeli ticaret-sürdürülebilir ekonomi şiarıyla çalışıyoruz. Bugün geldiğimiz noktada, çok taraflı ticaret sisteminde iş birliğinin öncelikli olarak geliştirilmesi gerektiğine inanıyoruz.
Bu iş birliği, küresel değer zincirlerinin adil ve dengeli şekilde geliştirilmesini ve ticaretle bağlantılı iklim önlemlerinde koordinasyon sağlanmasını içerir.
Ayrıca, tarım ticareti kurallarının gıda güvenliği ve kırsal kalkınmayı destekleyecek şekilde düzenlenmesi önemlidir.
Diğer taraftan dijital ekonominin faydalarının eşit paylaşılması ve bu alandaki risklerin yönetilmesi de iş birliğinin diğer kritik boyutlarını oluşturmaktadır.
İklim değişikliği ve kritik girdilerin tedariği gibi küresel sorunların uluslararası iş birliği olmadan çözülemeyeceğini, tek taraflı olarak alınan önlemlerin ise etkili olamayacağını görüyoruz."
Özellikle çevreyi koruma amacıyla alınan tedbirlerin, tek taraflı ve ayrımcı ticari önlemler haline dönüşmemesi gerektiğini belirten Yılmaz, küresel ticaret sisteminin kurallarına bağlılığın hem çevrenin korunması hem de adil ticaretin sürdürülmesi için kritik önemde olduğunu değerlendirdiğini kaydetti.
Yılmaz şunları aktardı:
"Öte yandan, küresel sürdürülebilir kalkınma sürecinde ticaretin dengeli bir şekilde ilerlemesi ve piyasa ekonomisinin işlerliğinin sağlanması, haksız rekabete mahal verilmemesi ve yaratılan refahın adil bölüşülmesi için kritik roldedir. Zira, dengeli olmayan bir ticaret sürdürülebilir de olamayacaktır.
Türkiye olarak, küresel ticarette adil rekabeti ve gelişmekte olan ekonomilerin değer zincirlerinde ilerlemesini desteklemek için çok taraflı iş birliğine büyük önem veriyor, bu yönde uluslararası iş birliğini güçlendirmeyi hedefliyoruz.
Sizlerin bu süreçte aktif rol üstlenerek uluslararası iş birliklerini güçlendirmeniz, hem ülkemizin refahına hem de iş dünyamızın üreterek büyümesine katkılar sağlayacaktır."
Enerji Arz Güvenliği
Yılmaz, enerjide arz güvenliği şüphesiz en önemli meselelerden biri olduğunu vurguladı. Yılmaz, "Rusya-Ukrayna Savaşı'nın tetiklediği enerji krizi, enerjide arz güvenliğinin ve kaynak çeşitliliğinin önemini bir kez daha ortaya koymuştur. Türkiye olarak, bu krizin etkilerini minimize etmek için enerji bağımlılığımızı azaltmayı önceliklendiriyor, yurt içi kaynaklarımızdan en yüksek verimi almak için çalışıyoruz. Karadeniz'deki Sakarya Gaz Sahası ve Gabar'daki keşifler bu alandaki kararlılığımızın somut örnekleridir." ifadelerini kullandı.
Yılmaz, şunları kaydetti:
"Siz değerli iş insanlarımızın yenilenebilir enerjiye, enerji verimliliğine ve teknoloji odaklı projelere yapacağı yatırımlarla, enerji geleceğimiz ortak çabalarımız sayesinde daha güçlü ve sürdürülebilir hale gelecektir.
Enerjide olduğu gibi gıda arz güvenliği de stratejik bir öneme sahiptir. İklim değişikliği ve artan nüfusun gıda talebini artırdığı bir dönemde, Türkiye, Tahıl Koridoru'ndaki öncü rolüyle küresel alanda yapıcı bir konumda olduğunu göstermiştir. Ülkemiz, üretim ve arz güvenliğini sağlamak için dış ticaret araçlarını etkin şekilde kullanırken, yatırım teşvikleri ve ithalat politikalarıyla üretim ve ihracat zincirini desteklemektedir.
Sürdürülebilirlik, yalnızca bir hedef değil, aynı zamanda yaşam şeklimizi ve politikalarımızı yeniden düşünmemizi ve tasarlamamızı gerektiren bir yolculuktur. Özellikle iklim değişikliği, küresel iş birliğini tesis etme noktasında aciliyet gerektiren bir konudur.
Türkiye, 2053 Net Sıfır Emisyon Hedefi ve Yeşil Kalkınma Vizyonu doğrultusunda imalat sanayi ve kilit sektörlerde düşük karbonlu yol haritaları oluşturmuş, yeşil finans stratejisi ve ulusal yeşil taksonomi çalışmalarını sürdürmektedir.
İklim değişikliğiyle mücadelede uluslararası iş birliği ve yeşil dönüşüm sürecine öncülük eden Türkiye, COP31 ev sahipliği adaylığını bir kez daha güçlü şekilde dile getirmiştir.
Yeşil Mutabakat Eylem Planı ve Yeşil Büyüme Teknoloji Yol Haritası gibi stratejik adımlarla ihracatta çevre standartlarına uyumu artırarak küresel değer zincirlerindeki yerimizi sağlamlaştırmayı hedefliyoruz.
Türkiye ile Avrupa Birliği arasındaki Gümrük Birliği'nin güncellenmesi sürecinde, yeşil ve dijital dönüşüm düzenlemelerinin entegrasyonu büyük önem taşımakta.
Bu süreç Türk şirketlerinin rekabet gücünü artırması ve küresel değer zincirlerine daha etkin şekilde entegre olmasını desteklemektedir.
İhracatta rekabetçiliği güçlendirmek amacıyla ortaya koyduğumuz Yeşil Mutabakat Eylem Planı güncelleme çalışmaları devam ederken Emisyon Ticaret Sistemi'ni de içeren İklim Kanunu'nda belli bir aşamaya gelindi Önümüzdeki günlerde Türkiye Büyük Millet Meclisi'nin gündemine gelmesini bekliyoruz.
Geleceğin ekonomisi, çevreye duyarlı, yenilikçi ve sürdürülebilir iş modelleri üzerine inşa ediliyor.
Türkiye olarak, hem çevreye hem de büyümeye katkı sağlayan bu dönüşümün öncüsü olmayı hedefliyoruz. Bu sadece bir uyum süreci değil, aynı zamanda Türkiye'yi geleceğin yeşil ekonomisinin lider ülkelerinden biri yapacak bir fırsattır. Üretimde çevik dönüşüm ve ticarette yenilik yeşil dönüşümle birleştiğinde geleceğin ekonomisinin formülü işte sizlerin elindedir. Bu dönüşüm yolculuğunda, sizlerle birlikte büyüyerek Türkiye Yüzyılı'nda hedeflerimizin de ötesine geçeceğimize inanıyorum."